4 Mart Pazar:
12:30 – Human Flow / İnsan Seli
13:00 – Ara Güler, Once Upon a Time Istanbul / Ara Güler, Bir Zamanlar İstanbul
Pazar sabahı için karşımızda yine iki belgesel var. Bunların ilki olan İnsan Seli, günümüzde dünyanın pek çok yerinde farklı nedenlerle etkisini giderek arttıran mülteci meselesi üzerine. Bir ülkeden diğer bir ülkeye yasal ya da yasal olmayan şekillerde geçme çabası, kalanların yaşadıkları, gidenlerin yaşadıkları, her biri başka açılardan ele alınması gereken konular. Değişik sanat alanlarında eserler veren Ai Weiwei, bu kez mülteci meselesini ele almış. Dünyanın pek çok yerinde gerçekleştirdiği çekimlerle bu konuyu irdelemiş. Genellikle de çok iyi eleştiriler almış. Karşısında ise Ara Güler ile ilgili, 51 dakikalık bir belgesel var. Ancak bu film hakkında çok fazla bir bilgimiz bulunmamakta.
Her ne kadar İnsan Seli’nin Türkiye dağıtımcısı olsa da gösterime girme ihtimali çok yüksek olmayabilir. Bu yüzden önerim ve seçimim odur. Ancak filmin 140 dakika olduğunu gözden kaçırmayalım. Özellikle önceki akşam geceyarısı sinemasına kalmış olanları zorlayabilir.
—————————–
15:00 – Ava
15:30 – Arada
Bu seansta birbirinden epey farklı iki film arasından seçim yapmamız gerekiyor. !f programında hemen her yıl İran sinemasından gelen çarpıcı bir film oluyor. Bu sene sıra Ava filminde gibi gözüküyor. Keman dersleri alan genç bir kızın erkek arkadaşı ile olan buluşmasının bir bekâret kontrolüne kadar uzanmasını ve sonrasını anlatan film, hem iyi bir büyüme hikâyesi, hem de İran’da genç kızların yaşadıkları üzerine sağlam bir bakış olacak gibi gözüküyor. Fragmana bakınca, görsel açıdan da üzerinde düşünülmüş bir film olduğu anlaşılıyor. Gelen yorumlar da iyi.
İyi yorumlar alan bir diğer filmse Arada. Film hakkında Türkiye’nin ilk punk filmi şeklinde bir tanıtım yürütüldü. Etiketlere takılmayalım ama anladığımız kadarıyla Arada iyi bir film. 90’ların İstanbul’unun gece hayatını yansıtma iddiası ile ortaya çıkan bu filmin bunu iyi bir şekilde becerdiği söyleniyor.
Birbirinden çok farklı olsa da kendi adıma ikisi de izlemek istediğim filmler. Arada’nın vizyon tarihi aldığını düşünerek Ava diyorum.
—————————–
17:00 – Dreaming Murakami / Murakami’yi Düşlemek
17:30 – Kar
Öncelikle bir not düşelim. İlk açıklanan programda, 17:00 seansında İstila filmi gözüküyordu ve bu filme bilet satışı yapılmıştı. Ne yazık ki bu film iptal oldu ve yerine Murakami’yi Düşlemek kondu.
Adana Film Festivali’nde izlemiş olduğum Kar’dan başlayalım. Henüz lisede okuyan Antalyalı bir grup gencin hayatına baktığımız film, Türkiye sineması adına son yılların heyecan verici filmlerinden. Hayatı uçlarda yaşayan bu gençlerden filmin ilk bölümlerinde nefret edebilirsiniz ama film ilerledikçe onları anlamaya başlıyorsunuz. Hazar Ergüçlü ve Halil Babür’ün başarılı oyunculukları da filmin dikkat çekici unsurlarından. Yönetmen, hikâyesini anlatırken bu hayatın bir parçası olan alkol, uyuşturucu, cinsellik gibi unsurları da bolca kullanmış. Filmde bolca küfür de var. Bu nedenle gösterime girme şansı olur mu, emin değildim. Son haftalarda vizyon tarihi geldi ama tabii ki +18 girecek.
Murakami’yi Düşlemek için birkaç gün önce yazdığımızı tekrarlayalım. Danimarka’da Murakami’nin romanlarını çeviren ve giderek onun dünyasına dalan Mette Holm’u anlatıyor. Onun dışında hakkında çok fazla bir bilgimiz yok.
Filmlerden birini zaten izlemiş olduğum için benim seçimim Murakami’yi Düşlemek olacak. Ama tavsiyem Kar. !f’de olmasa da vizyonda mutlaka izleyiniz. Son bir not daha düşelim. Bu seans için Kar’ı seçenler, diğer seansta Şafaktan Önce’ye yetişemiyor.
—————————–
19:00 – A Prayer Before Dawn / Şafaktan Önce
19:30 – Most Beautiful Island / En Güzel Ada
Bu kez seçim yapmamız gereken filmler yine birbirinden epey farklı. Şafaktan Önce, gerçek bir olaydan uyarlanmış. İngiliz bir boksörün, Tayland’da bir hapishanede geçirdiği yılları ve burada da boks turnuvasına katılmasını anlatan film, epey şiddet yüklü gözüküyor. Filmin bir özelliği de Tayland’da gerçek bir hapishanede, gerçek mahkûmlarla çekilmesi (başrol oyuncusu Joe Cole öyle değil tabii ki, diğer mahkûmlar). Başarılı ve gerçekçi bir film olduğuna dair yorumlar var.
En Güzel Ada ise ilk bakışta, New York’da (ki filme adını veren en güzel ada New York zaten) ayakta kalmaya çalışan İspanyol göçmen bir kadının dramatik hikâyesi gibi gözüküyor. Fakat anlaşılan, olay bir korku filmine doğru evriliyor.
Her ne kadar iki film içinde Şafaktan Önce, daha iyi eleştiriler almışsa da En Güzel Ada, konusu ve fragmanı ile beni tavlamayı başardı. Ayrıca Şafaktan Önce’nin vizyon görme şansı da olabilir.
—————————–
21:30 – Film Stars Don’t Die in Liverpool / Yıldızlar Asla Ölmez
22:00 – A Fábrica de Nada / Hiçlik Fabrikası
Bu seanstaki ilk filmimiz Yıldızlar Asla Ölmez, eski bir Hollywood starı olan Gloria Grahame’in hayatının son dönemlerinde yaşadığı Liverpool’da kendisinden epey genç bir erkekle yaşadığı aşkı konu ediyor. Gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlanan bu film, özellikle Annette Bening’in oyunculuğu açısından çok iyi eleştiriler aldı. Ama onun dışında, işin içine hastalık meseleleri de girdiğine göre, tipik bir hüzünlü biyografi filmi gibi duruyor.
Hiçlik Fabrikası ise Portekiz’de bir fabrikayı işgal eden bir grup işçiyi anlatan bir film. Bu tek cümlelik konusu bile filmin politik bir içeriği olduğunu gösteriyor ama belgesel kökenli yönetmen Pedro Pinho, hikâyesini anlatırken çok farklı tercihler yapmış. Anlaşıldığı kadarıyla bazen çok gerçekçi sahneler varken, bazen olay müzikale dönüyor. Dikkat çekici bir film kesinlikle ama süresinin 176 dakika olduğunu ve 22.00’da başladığını unutmayalım.
Kişisel olarak bu seans için seçim yapmayacağım, çünkü gecenin bir yarısında Oscar törenleri var ve uyku hakkımı onu izlemek için kullanmak istiyorum. Ama seçim yapacak olsam, uzun süresine rağmen, tercihim Hiçlik Fabrikası olurdu. Hem daha ilginç bir filme benziyor, hem de Yıldızlar Asla Ölmez, vizyon tarihi almış durumda.