Arkadaşlar Arasında:
Arkadaşlar Arasında, 30 yaşına basan Ayhan’ın doğum günü kutlaması için toplanan 4 erkek arkadaşın bir rakı masası çevresindeki gecelerini anlatıyor. Filmin kimi sorunları olsa da orta yaşa merdiven dayamış erkeklerin bir türlü büyüyememe durumunu ve hayatla dertlerini iyi kavramış ve anlatmış. Dört karakterin bir rakı masasında kendileri ile hesaplaşmalarından herkesin kendi yaşamından bir şey bulması mümkün. Rakı masasında konuştukça ve içlerini döktükçe en sorunsuz görünen karakterin bile yaşadığı sorunlar adım adım ortaya çıkıyor. Aslında bu herkesin kendinden bir şey bulma meselesini eleştiri olarak da belirtmek mümkün. İlk film sendromu diyebileceğimiz bir yaklaşımla yönetmen ve senaryo yazarı Gökhan Horzum, dört karakter üzerinden çok fazla konuya değiniyor. Böyle olunca bazı konular da çok üstünkörü geçiliyor. Yine de herkes hayatında benzer şeyleri yaşadığı için boşlukları doldurmak çok kolay oluyor.
Yalnız flashbacklerden bazıları filmin dokusuna uymamış bence. Mesela film sonrasındaki söyleşide de belirtildiği gibi barın arkasındaki sahne. Film kimi yerlerde epey duygusal olsa da çoğunlukla komediye yaslanan bir yapım. Ama komedi dozu genellikle gerçek yaşamda karşımıza çıkan olaylara dayalı gerçekçi bir komedi. Hâlbuki flashback sahnelerinde özellikle bahsettiğim bar sahnesinde kullanılan komedi anlayışı fazlasıyla yapay duruyordu. Film hakkında yapılacak eleştirilerden biri de kadın karakterlerin fazlasıyla tipleme olarak kalmış olması olabilir. Ancak sonuçta 4 erkeğin rakı masası başındaki muhabbetini anlatan bir film açısından doğru bir tavır. Ne de olsa kadınları o erkeklerin bakış açısıyla görüyoruz.
Bu arada seyircinin filme ilgisinin çok olumlu olduğunu da belirtmek gerek. Film ekibi gösterim sonrasında uzun süre alkışlandı. Söyleşide de çok olumlu yorumlar yapıldı. Özellikle yarışma filmleri vasat bulunurken bu filmin yarışmaya kabul edilmemiş olması eleştirildi. Vizyona girerken iyi bir tanıtımı olursa fena olmayan bir gişe yapabilir. Mesela filmde sürpriz bir şekilde karşımıza çıkan bir şarkıcı var. Ondan klip gelebilir ama o sahnenin sürpriz olması da daha güzel oldu aslında.
Söyleşi sırasında izleyicilerden Esra Akkaya’nın bir oyuncu gözüyle fark ettiği bir konu vardı. Film kronolojik sıraya uygun olarak çekilmiş, yani çekimler gecenin başındaki sahnelerden başlamış, sonundaki sahneler ile bitmiş. Esra Akkaya da bunu oyunculukların film ilerledikçe daha iyiye gittiğinden anladığını söyledi ve keşke filmin başındaki sahneler bir daha çekilebilseydi dedi. Gerçekten de katıldığım bir yorum oldu bu. Film başladığında oyunculukların bir kısmı çok sıkıntılı gözüküyordu ama filmin ortalarında yerli yerine oturdu.
Sonuç olarak Arkadaşlar Arasında belki sinema sanatı olarak müthiş işler başaran bir film değil. Büyük ihtimalle yarışmaya da bu nedenle kabul edilmedi. Ama amacını başarıyla yerine getirdiği söylenebilir. Vizyona girdiğinde şans vermek gerektiğini düşündüğüm filmlerden.
Filmle ilgili vurgulamak istediğim bir konu daha var. Geçtiğimiz günlerde basına da yansıdığı üzere yeni çıkan alkol yasası nedeniyle filmin adının Rakı Masası iken Arkadaşlar Arasında olarak değiştiğini duymuştuk. Ancak ekip eski adı benimsemiş olmalı ki filmlerinden hala Rakı Masası olarak bahsediyorlar. Bu konuda yapımcılara resmi bir yazı gelmemiş ama kanundan çok net bir şekilde Rakı Masası adını kullanamayacağımız belliydi dediler. Kimsenin yaşam tarzına müdahale yoktu hani? Görüldüğü üzere filminize istediğiniz ismi bile koyamıyorsunuz. Sonra nerede kaldı özgürlük, başkasının yaşam tarzına saygı. Filmin bu haliyle televizyonlarda yayınlanması da çok güç. Ne de olsa sürekli olarak içki ve sigara içiliyor, eh bir rakı masası başına beklenebileceği ölçüde küfür de barındırıyor film. Zaten filmin televizyon için yeni bir kurgusu daha yapılıyormuş. Açıkçası nasıl bir şey olacağını merak ettim. Sonuçta filmin omurgası içki içerek, zamanla sarhoş olarak içlerini döken erkeklere dayalı. İçki meselesinin filmden tümüyle çıkarılması mümkün değil yani.
Tuhaf Kedicik (Das Merkwürdige Kätzchen / The Strange Little Cat):
Tuhaf Kedicik, gerçekten ilginç bir film. İlk bakışta bir ailenin yemek için hazırlanması dışında çok bir şey anlatmıyor gibi. Ama film ilerleyip benzer temalar tekrarlanmaya başlayıp, aile üzerinde adı konamayan tekinsiz bir hava oluşmaya başladıkça ilginçleşiyor. Özellikle sürekli anlatılan tuhaf anekdotlar ve bunların sürekli bir dış sesle ya da tuhaf bir şekilde kesilmesi ayrı bir hava katıyor. Tam bir başarı diyemeyeceğim ama kesinlikle izlenmeli. Hatta yönetmen Ramon Zürcher’in adını bir köşeye yazıp sonraki filmlerini beklemek için yeterli.
Altın Portakal’ın Uluslararası Yarışma bölümünde yer alan Tuhaf Kedicik’in Siyad jürisinin ödülünü aldığını da eklemeli. Tüm uluslararası yarışma filmlerini izledikten sonra benim bir numaram değildi ama hakkında çok uzun şeyler yazmadığıma bakmayın, benim için de üst sıralarda yer alan bir film oldu.
Gençlik (Youth):
Gençlik, biri asker olan iki kardeşin ailelerine yardım için zengin bir ailenin kızını kaçırıp fidye istemelerini anlatan bir İsrail filmi. Fakat bunu o kadar saçma sapan bir planla yapıyorlar ki ellerine yüzlerine bulaştırmaları kaçınılmaz oluyor. Film önce kardeşlerin kızı cinsel bir saldırı için takip ettikleri izlenimi verse de zamanla işin ekonomik boyutu ortaya çıkıyor. Zaten film de İsrail’de de ekonomik sorunların ve gelir eşitsizliğinin hemen her ülkedeki gibi etkileri olduğunu gösteriyor. Seanryonun karakterleri derinleştirememek gibi sıkıntıları var ama özellikle kendileri de kardeş olan ve ilk kez oyunculuk yapan Cunio kardeşlerin performansları ile değer kazanıyor.
Cunio kardeşler de Altın Portakal’ın konukları arasındaydı ve film sonrası bir söyleşiye de katıldılar. Sadece oyuncuların katıldığı söyleşilerde hep olduğu üzere genelde yönetmenin cevaplayabileceği soruların sorulması bir sıkıntıydı ama yine de gayet güzel giden söyleşi bir anda “festival teyzesi” olarak adlandırabileceğimiz figürlerden biriyle yön değiştirdi. Filmdeki diyaloglardan birinde Arap kelimesinin hakaret olarak kullanıldığını cımbızlayan teyze çocuklara yüklendi. Filmin İsrail-Filistin meselesi ile hiç alakası olmaması bir yana o karakterlerin de Arap kelimesini bu şekilde kullanması hiç yadırgatıcı değildi aslında. Ayrıca az önce belirttiğim gibi konuklar da sadece oyuncu idi ve illa cevap verilmesi gerekiyorsa bu soruya yönetmen ve senaryo yazarı olan Tom Shoval cevap verebilirdi, o da burada değildi. Teyze bunun üzerine yönetmen niye yok demeye başladı ve sanki korktuğu için gelmediği gibi bir izlenim yaratmaya çalıştı. Hâlbuki söyleşiyi yöneten Yeşim Tabak’ın da söylediği gibi film tam tersine İsrail’in durumuna eleştirel de yaklaşıyordu üstelik. Söyleşi bu şekilde adeta sabote edilince sağlıklı bir şekilde devam edemedi ne yazık ki.
Manaki Kardeşler Özel Gösterimi:
6 yıldır takip ettiğim Altın Portakal’ın en sevdiğim bölümlerinden biri Pelikülün İzinde bölümü oluyor her zaman. Bu bölümde sinema tarihinin ilk yıllarından gelen filmleri canlı müzik eşliğinde izlemenin keyfini çıkarıyoruz. Her ne kadar bu yılki film ve müzikler geçen yıllara göre biraz sönük kalsa da sinema sanatı açısından olmasa da belge değerleri açısından çok önemli filmler izledik. Balkanların ilk sinemacıları sayılan Manaki kardeşlerin bir saat boyunca izlediğimiz filmleri, 1900’lerin başında Balkanlardaki hayat üzerine önemli belgeler. Bugünden baktığımızda bu filmlere küçük küçük haber filmleri demek mümkün. Günlük hayat dışında özellikle dönemin önemli törenlerini belgelemişler ki en uzun çekimler Sultan Reşad’ın ziyaretlerinde yapılmış. E adam padişah olunca önceden hazırlık yapılması, birkaç yere kamera konulması, çekimlerin uzun tutulabilmesi normal tabii.
Bombay’dan Sesli Filmler (Bombay Talkies):
Bombay Talkies, Bollywood’un 100. yılı kapsamında yapılmış 4 kısa filmden oluşan bir toplama. Kısa film deyince hepsi yarımşar saat aslında ama Bollywood için normal film süresi 3 saat olunca kısa filmin de yarım saat olması normal sayılmalı. İlk öykü babasına eşcinsel olduğunu ilan eden bir karakterle açılıyor ve işyerinde patronu olan kadın ve onun kocası ile ilişkilerine odaklanıyordu. Satyajit Ray’in iki kısa öyküsünden uyarlanan ikinci hikâye ise tesadüfler sonucu bir filmde figüran olarak yer alan bir adamın hikâyesiydi. Babasının futbolcu olmasını istediği ama kendisi bir dansçı olmak isteyen küçük bir erkek çocuğu ve babasının daha uzun yaşamasını sağlamak için onun isteğini yerine getirmek amacıyla yollara düşen bir adamın hikâyesi de son iki kısa filmi oluşturuyordu. Hikâyeler çok derinlikli anlatılmamış ama hepsi de keyifle izleniyor bir yandan. Bir Bollywood filminden bekleyeceğimiz müzikler ve danslar da elbette mevcut.
Dört kısa film dışında bir de en sonda Apna Bombay Talkies isimli bir şarkı var ki o da gayet keyifli bir şarkı idi. Pek çok farklı oyuncu tarafından seslendirilen bu şarkı tanıdığımız tanımadığımız birçok Bollywood yıldızını bir araya getiriyor. Filmin sonunda yer alan bu şarkının videosunu da eklemeden geçmeyelim: