Festivalde izleme fırsatı bulduğum ulusal yarışma filmleri ile bu yılki Altın Portakal izlenimlerine başlayalım.
Çakal: Bir arka sokaklar öyküsü Çakal. Babası ile anlaşamayan, annesini de filmin başında kaybeden Akın’ın (İsmail Hacıoğlu) İstanbul’un sokaklarından başlayan mafyanın içine dahil olma ve yükselme hikayesini izliyoruz filmde. Film sırasında Akın’ın duygularına dış ses aracılığı ile dahil oluyor ve çevresi ile giderek yabancılaşmasına, zaten bozuk olan psikolojik durumunun giderek daha da kötüye gitmesine tanıklık ediyoruz. Yarışmanın az sayıdaki ödül alamayan filmlerinden biri olan Çakal aslında fena bir film sayılmaz ama amaçladığı etkiyi yaratamıyor. Bir defa Akın karakterinin duygularını dış sese ihtiyaç duymadan yansıtabilse çok daha başarılı olurdu. Ayrıca oyunculuklar da çoğunlukla fazlaca abartılı (bu arada Erkan Can’ın da geçen senenin yarışma filmlerinden Kara Köpekler Havlarken ile hemen hemen aynı rolü oynadığını da belirtmek lazım). Filmin en büyük sorunlarından biri de finali. Filmin sonunda bir karakterin yaptığı bir eylem var ki (film önümüzdeki aylarda gösterime gireceği için ne olduğunu açık etmek istemiyorum) karakterin bu eylemi neden gerçekleştirdiğini anlamak mümkün değil. Yine de yarışmanın ön elemesini geçmeyi haketmiş bir film olduğu söylenebilir.
Çoğunluk:
Festivalde izlediğim diğer yarışma filmi ise en iyi film, yönetmen ve erkek oyuncu ödülü ile yarışmanın öne çıkan filmi olan Çoğunluk idi. Film orta-üst sınıf bir ailenin tek oğlu Mertkan’ın hayatından bir kesit alıyor. Mertkan ve babası Kemal, filmin adındaki “Çoğunluk”un hakkını verircesine ülkemizde ne yazık ki çok fazla örneğini gördüğümüz iki kişilik. Kemal, uzaktan saygıdeğer bir inşaat işi yürüten çevresinin sevdiği bir adam ama biraz içine girdiğinizde hak-hukuk gibi kavramlara hiç itibar etmeyen, oğlunu ezen, dişini geçirebildiğine şiddet uygulamaktan çekinmeyen, azınlıklara karşı aşağılayıcı bir tavrı olan bir adam görüyoruz. Mertkan ise muhtemelen ilerde babası gibi olacak ama genç yaşta hayata son derece ilgisiz, babasına zoraki olarak yardım eden, arkadaşları ile gece alemlerine çıkan ama ondan da zevk almayan, kız arkadaşı ile ilgili tek umursadığı şey ise onunla yaptığı seks olan bir karakter. Doğrusu çizilen bu iki karakter de, onları canlandıran Bartu Küçükçağlayan ve Settar Tanrıöğen de çok başarılılar. Yine de filmin kimi sıkıntıları da var. Pek çok ilk filmde gördüğümüz çok fazla konuya değinme durumu bu film için de geçerli. Aslında filmin yapısı gereği çok da yapıştırma durmuyor bu konular ama yine de biraz daha kısıtlansa daha iyi olabilirmiş. Bir de bazı konularda karakterlerin tavırları son derece sahici iken bazen de fazlaca yapay kalıyor. Mesela Mertkan’ın aslında ondan hoşlanmadığı son derece belliyken kızın ona fazlasıyla tutulması inandırıcı gelmedi. Yine de yılın önemli filmlerinden olacak belli ki ve Seren Yüce’nin sonraki filmlerini de merakla beklememizi sağlayacak.
Festivalde izlediğim bu filmler dışında önceden de Siyah Beyaz ve Kavşak filmlerini izlemiştim. Doğrusu her ikisi de sevdiğim filmler olmuştu. Yine de sadece dört adet filme bakarak yorum yapmak doğru olmaz ama bu filmlerden birinin festivalin en önemli ödüllerini topladığı göz önüne alınırsa, genel olarak film seviyesinin son bir kaç yılki kadar güçlü olmadığı söylenebilir. Ama diğer filmlerin de vizyon şansı bulmasını beklemek ve tekrar değerlendirmek gerek elbette.
0 Yanıt to “Antalya Altın Portakal 2010 İzlenimleri – Ulusal Yarışma: Çakal, Çoğunluk”