Bu yıl KuirFest’teki kurmaca filmlerden ve belgesellerden bahsetmiştik, kısa filmlere de kısaca bir bakış atıp bir de örnek vererek bu yılki KuirFest izlenimlerini noktalayalım.
Festivalin bu yılki programında on kısa film vardı.
Islahevi (The Wilding), ıslahevinde gay olmak ve özgürlük ile sevdiği adam arasında seçim yapmak durumunda kalan bir adam üzerine iyi bir yapımdı. Aslında uzun metraj bir filmin bir bölümü olabilirmiş.
Mila Caos, kadın olarak sahneye çıkan bir Kübalı bir gencin özlemle annesinin onu izlemek için gelmesini beklemesini anlatıyordu. Belki de görünüşte çok aykırı bir yaşamı olabileceğini düşündüğümüz kişilerin aslında her birimizden çok da farklı bir yaşam sürmediğini de gösteriyordu.
Bir Gün Benim de Prensim Gelecek (Some Day My Prince Will Come), deneysel yapısı ile farklı görüntüleri üst üste bindiren bir kısa filmdi. En ilgimi çeken kısa filmlerden biri oldu.
Harbi Memeler (Butch Tits), butch denen erkeksi lezbiyenlerin memeleri ile ilişkilerini irdeleyen sadece 4 dakika süren eğlenceli bir kısa belgeseldi.
Bradley Manning’in Sırları Vardı (Bradley Manning Had Secrets), Wikileaks’e bilgi sızdıran bir askerin gerçek hikayesinden esinlenilmiş bir kısaydı. Tüm film 8-bit bilgisayar oyunları havasında çekilmişti. Açıkçası filme konsantre olup ne anlatıldığı anlayana kadar film bitiverdi. Programdaki kısa filmlere bir örnek olarak bu filmi verelim (daha iyilerini neden örnek vermedin derseniz, YouTube’da sadece bunu buldum diyebilirim):
Azize (La Santa / The Blessed), kasabadaki törenlerde Meryem Ana’yı canlandırmak üzere seçilen Maria’nın öyküsü. Babasının dileği Maria’nın iyileşmesi. Kız kıyayetleri giyen Maria’nın ayakta işediğini görünce sıkıntının ne olduğu az çok anlaşılıyor. Maria ise ortada iyileşecek bir durum görmüyor, sadece babasının ona kızmamasını istiyor. Festivalin iyi kısa filmlerinden biriydi.
Bu Bir Kovboy Filmi Değil (Ce n’est Pas un Film de Cow-boys / It’s Not a Cowboy Movie), televizyonda Brokeback Mountain filmini izleyen bir çocuğun tuvalette arkadaşına ne kadar etkilendiğini anlatmasını konu ediyor. Bir yandan da yan tuvalette birisinin babası eşcinsel olan iki kızın muhabbetlerine tanık oluyoruz. Çocukların eşcinselliğe nasıl baktıklarını anlatan hoş bir kısa film.
İlk Doğumgünü (Dol / First Birthday), yeğeninin Kore geleneklerine göre yapılan ilk doğumgünü partisine katılan eşcinsel amcayı anlatıyor. Aslında çoğunlukla yönetmenin kendi ailesine nostaljik bir bakışı izlenimi verdi.
Kumdaki Yengeçler (Crabs in the Sand), tam olarak anlamadığım bir kısa film oldu. Bir grup çocuk kumsalda oynuyorlar. Bu sırada birinin babası bir kadınla beraber oluyor, çocuk ise zihinsel özürlü bir adama ilgi gösteriyor (öyle diyelim) da film ne anlatıyordu, en azından ben tam olarak algılayamadım.
Diana, 11 dakikalık süresine çok fazla konuyu sıkıştırmaya çalışmış. Bir yandan toplumun trans bireye bakışı ve bireyin kendine bakışı var, bir yandan da Prenses Diana’nın ölümü ve Hindistan’da yaşanan felaketin tezatı. İyi bir kısa film ama daha sade olabilirdi.
0 Yanıt to “KuirFest 2013 İzlenimleri – Kuir Kısalar”