04 Kas 2007 için arşiv

Gezici Festival: Jochen Kuhn Filmleri, Absürd Dünya, Karanlık Çökünce, Sonrası Sessizlik

Gezici Festival’de dün yine yoğun bir gündü benim için:

Bir Canlandırma Ustası: Jochen Kuhn: Gezici Festival hemen her yıl bir canandırma ustasını seçer ve bizlere tanıtır. Bu yıl da yeni bir ismi keşfetmek üzere Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin yolunu tuttum. Salona girdiğimde dün yazdığım buradaki perdenin küçük olması sorununun daha geniş bir perde bulunarak çözülmüş olduğunu gördüm ve sevindim. Her şey yolundaydı, ta ki filmler başlayana kadar. Dili Almanca olan filmler herhangi bir altyazı olmadan gösterilmeye başladı. İlk iki film sırasında iki kez dışarı çıkıp bu şekilde devam edip etmeyeceğini sormama, en azından bir açıklama yapılmasını istememe, bir kez de salon içinde yüksek sesle aynı şeyi sormama karşın herhangi bir yanıt alamadım. Üçüncü film de aynı şekilde devam edince, altyazıyı vermekle görevli olan arkadaşın yanına gidip onunla konuştum. Kendisi, ona ilk üç filmde altyazı olmadığının söylendiğini, durumdan kendisinin de rahatsız olduğunu ancak başlamış fimi durdurmak istemediğini söyledi. Diğer filmlerde altyazı olduğunu da ekledi. Aslında belki de gereken sadece gösterimden önce bunu söylemek ve izleyiciden özür dilemekti o kadar. Geri kalan 5 filmi altyazı ile izledik ama tüm bu olaylardan sonra bu filmler hakkında yorum yapmak da çok doğru olmayacak diye düşünüyorum.

Absürd Dünya: Festivalin kısa film seçkisi içinde Absürd DÜnya olarak adlandırılanlar belki de festival öncesi beni en heyecanlandıran kısa film bölümü idi. Ne de olsa günümüz sinemasında bir takım gerçeküstü imgeleri görmek için kısa filmler dışında çok fazla şansımız yok. Üstelik kısa filmler bunun için çok da iyi bir medya. Festival öncesi düşüncelerim hayal kırıklığı ile sonuçlanmadı neyse ki. Bu bölümdeki kısaların hemen hepsi çok iyiydi. İlla ki bir kaç filmden bahsetmek gerekirse, özellikle geçtiğimiz festivallerden birinde de izlediğimiz, topu topu 1 dakikalık süresine rağmen çok çarpıcı Doğal Gözlükler, eski kız arkadaşından bir türlü kopamayan bir adamı anlatan Gerçekler Acıdır ve bir yürüyen merdivende mahsur kalma hikayesi olan 17. Basamak filmleri tavsiye edilir.

Festivalde izleme şansı olmayanlar için bir iyilik yapayım. Doğal Gözlükler (Naturlige Briller) filmi aşağıdaki videodan da izlenebilir:

Karanlık Çökünce (När Mörkret Faller/When Darkness Falls): Karanlık Çökünce, İsveç sinemasından gelen, şiddet, şiddetin sonuçları ve onun kurbanlarının direnme öykülerini anlatan çok çarpıcı bir film. Film bunu birbiriyle hemen hemen hiç kesişmeyen üç hikaye ile yapıyor. Hikayelerden biri bir namus cinayetini, diğeri karı-koca arasındaki aile içi şiddeti, sonuncusu da bir gece klübünde ortaya çıkan bir kavga sonrası gelişenleri anlatıyor. Tüm hikayeler çok güçlü ama töre cinayeti ile ilgili olan bir adım öne çıkıyor ve seyirciyi koltuğuna mıhlıyor adeta. Hele bir sahnesi vardı ki o sahne sonrası tüm sinema salonu ölüm sessizliğine büründü kelimenin tam anlamıyla. Ankara’da başka gösterimi yok ne yazık ki ama festivalin diğer ayaklarında izleme fırsatı bulabilecek olanlar kesinlikle kaçırmamalı.

Bu arada bu filmin başlarında da görüntüde bir problem yaşandı. Ben biraz da sabahki hadisenin etkisiyle çıkıp düzeltilmesini isteyecektim ki filmi durdurp özür dilediler ve düzeltip devam ettiler. İşte bu tip konularda esas beklenen de bu galiba. Yukarda eleştirdikten sonra bu kez de hatanın farkına varıp düzelttikleri için teşekkür etmek lazım. Bazen uyarılmadığı durumda bu tip durumlar aynen devam ediyor çünkü.

Sonrası Sessizlik (Restul e Tacere/The Rest is Silence): Sinemanın henüz bir sanat dalı olarak kabul görmeyip aşağılandığı yıllarda bu işe sevdalı bir grup insanla bu işten para kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen bir yapımcının gerçeklere dayalı hikayesini anlatıyor Sonrası Sessizlik. Bu grup Romanya’nın Osmanlıya karşı bağımsızlığını ilan edişinin 35. yıldönümünde bu konunun destansı bir filmini çekmek üzere yola çıkıyorlar ve olaylar gelişiyor. 2.5 saatlik süresine rağmen keyifle izlenen, bolca komedi unsuru da barındıran hoş bir film. Özellikle filmin çekilme sahneleri çok keyifli. Bence en önemli kusuru finalde olayların hızla bağlanmış olması. Filmin sonunda, film boyunca çekilme hikayesini izlediğimiz, 1912’de gerçekten çekilmiş olan filmden bazı sahneler gördüğümüzü de hatırlatalım.

Film+ Güz Film Festivali: Grev

Gezici Festival’in başlaması ile Film+’daki film yoğunluğunu azaltmış oldum. Geçtiğimiz gün Film+’da sadece bir film izledim ama çok önemli bir film.

Grev (Stachka): Bir Eisenstein filmi izlemek her zaman kısmet olmuyor. Festivalin bu yılki önemli kazançlarından biri de 1925 yapımı, Eisenstein’ın Potemkin Zırhlısı’ndan hemen önce çektiği, Grev’i izlemek oldu. Tam bir klasik izlemenin yanında neredeyse 85 yıllık bir filmin kimi açılardan hala eskimemiş olduğunu görmek de şaşırtıcı (aslında Potemkin Zırhlısı’nı bilenler için o kadar da şaşırtıcı değil). Belki oyunculuklar o günün tarzına uygun olarak fazlasıyla abartılı ya da filmin işçi sınıfı dışındaki sınıflara bakışı fazla kalın çizgili ya da vermek istediği mesajları fazlaca üzerine basa basa veriyor ama Eisenstein’ın geliştirdiği kurgu kuramı sayesinde film hala hiç sıkılmadan, keyif ve heyacanla izleniyor. Bugünden bakınca işin trajikomik tarafı, fikir açısından tamamen ayrı uçlarda yer alsalar da Eisenstein’ın ilk olarak bu filmde geliştirdiği kurgu kuramı bugün Hollwwood sinemasının en temel unsurlarından birisi. Sadece tarihi önemi için bile izlenmesi gereken bir film.


Kategoriler

Arşiv

Twitter’da ben…

Blog Stats

  • 299.428 hits
Kasım 2007
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
2627282930  
Sinema Manyakları blog'u Hasan Nadir Derin tarafından hazırlanmaktadır.

%d blogcu bunu beğendi: