Yarın: Yarın, göçmen sorunu üzerine Romanya’dan gelen başarılı bir film. Sınırı geçmeye çalışan karakterin Türk olması bizim için ayrı bir katman katmış filme. Başta bir balığın bile sınırı geçmemesi olayı iyiydi. Film sınırlar ve göçmenlik üzerine bir şeyler söylerken bir yandan birbirlerinin ne söylediklerini anlamayan 2 adamın dostluğunu anlatıyor. Bir ayrıntı, Türkçe konuşmalara İngilizce altyazı konmamış.Demek ki seyircinin de o iletişimsizliği yaşaması istenmiş. Biz anladık tabii ki.
Görüntünün Mimarı: Antonioni: Sonraki seansta Antonioni’nin ilk dönem 3 kısa belgeseli ve bir uzun filmi vardı. 10’ar dakikalık belgeselleri gerçekten başarılıydı. Dış sesin eşlik ettiği ilk filmi Po İnsanları, yöre insanına ve mekana bir bakıştı. Aşk Yalanı, dönemin popüler fotoromanları üzerinden modern dünyaya bir bakıştı. Bugün çekilse reality show starları konu edilebilirdi. Çöpçüler modern belgesel anlayışına daha uygun bir şekilde Roma sokaklarını temizleyen işçileri konu ediyordu. Sadece başında dış ses vardı. Ustanın ilk dönem uzun filmlerinden Kadınlar Arasında ise sonraki filmleri ile karşılaştırınca geleneksel sinemaya yakın duruyordu. Görsel açıdan ufak Antonioni dokunuşları bulmak yine de mümkündü. Üstad sadece 5 yıl sonra L’Avventura’yı çekmiş zaten.
Bir Sabah Erkenden: Bir Sabah Erkenden, acımasız iş yaşamı ve ekonomik durumun insan üzerindeki baskısı üzerine çarpıcı bir filmdi. Artık yaşlandığı, performansının düştüğü söylenen bir adamın patronlarını vurmasıyla açılan film onu bu noktaya getiren olayları sıralıyordu. Başrolde Jean-Pierre Darroussin çok iyidi. Adamın boş işi yok zaten, ortalama olabilecek bir filmi çekip bir üst seviyeye taşıyabiliyor.
Kayıp Gençlik: Kayıp Gençlik ile ilgili duyduklarım nedeniyle beklentilerim fazlaydı. Yüksek beklenti her zaman iyi olmuyor. Yunanistan’ın gençliği ile ilgili neredeyse belgesele yakın sahneleri gayet başarılıydı aslında, depresyondaki polis karakteri de öyle. Ancak iki koldan ilerleyen hikayelerin kesişmesi ve olayın bağlanışı biraz zorlama geldi. Yönetmen konuk olsaydı kendisine filmin gençlere bakışını nasıl yorumlamamız gerektiğini sormak isterdim. Doğrudan yargılamasa da problemli. Bu arada katalogda ve IMDB’de film 122 dk. olarak görülmesine rağmen yaklaşık 105 dk. civarında bir kopya izledik???
Bizim Gibi Hırsızlar: Bu festivalin kazancı Altman olacak demiştim. Bizim Gibi Hırsızlar ile bu fikrim aynen devam etmekte. Altman bu sefer de suç filmi türünü alıp kendine göre yoğurmuş ve suçtan çok insan ilişkilerine eğilen bir film yapmış. Oyuncu yönetiminde ne kadar başarılı olduğunu da bir kez daha göstermiş. Sanırım Shelley Duvall’i en iyi kullanan yönetmen diyebiliriz. Final biraz Bonnie and Clyde’ı hatırlattı ama onun üzerinde çok durmayalım. Can sıkıcı olan bu kopyanın da sesinin kötü olması ve perdede sürekli titremesiydi. Gün içinde izlediğimiz Antonioni filmlerinin restorasyon çalışmasına hayran kalmıştım, keşke Altman filmlerinin de daha iyi kopyaları olsa.
0 Yanıt to “23. Ankara Film Festivali Twitter Günlükleri – 4. Gün”