23. Ankara Film Festivali Twitter Günlükleri – 1. Gün

Bu yıl Ankara Film Festivali’nde fazlasıyla yoğun bir program yaptım. Hemen her gün 5 seans izlemeyi planlıyorum. Böyle olunca da film izlemekten, izlediğim filmlerle ilgili Sinema Manyakları’na istediğim detayda inceleme yazmaya fırsat bulmak hayal olacak gibi gözüküyor. Ancak Twitter’da filmlerle ilgili ufak yorumlar yazmaya fırsat olabiliyor. Ancak orada da yorumlar kaybolup gidebiliyor. İzlediğim filmlerle ilgili kısa kısa yorumlarımı merak edenler ve toplu olarak görmek isteyenler için Twitter’a yazdıklarımı buraya da aktarmaya karar verdim. Aynı yazıları ikinci kez okuyacak olanlardan özür dileyerek ilk gün izlediğim filmlerle başlayalım (daha sonra filmlerle ilgili daha detaylı inceleme yazma isteğim devam etmektedir, en azından önemli bulduklarımla ilgili).

Belvedere: Belvedere, Bosna-Hersek katliamından 15 yıl sonra geride kalanların yaşamlarına bakan bir film. Doğrusu aynı konuda daha iyi filmleri izlediğimizi söyleyebilirim. Yine de gerçek hayat ve “reality show” karşıtlığı başarılı verilmiş. Tam filmin siyah-beyaz çekilmesinin bir anlamı yokmuş derken, renk kullanımının devreye girmesi ve S/B’nin nedeninin anlaşılması güzel oldu.

Dünya Hali 1: Fidel Varken Ne Olursa Olsun, Küba’da sıradan bir günde sıradan insanların yaşadıkları ile devrim kutlamalarını karşı karşıya getiriyordu. Durağan yapısı ile zaman zaman sıkıcı bir hal aldığını söyleyebilirim. Kuyu, Etiyopya’da kuraklık dönemlerinde halkın birlikte su çıkarıp birlikte paylaşmaları anlatan güzel bir belgesel. Yönetmenler yaşananların arasına girip yorum yapmak istememiş, yaşananların ve görüntülerin gücüne inanmış. Doğru seçim.

McCabe ve Bayan Miller: McCabe & Mrs. Miller, Robert Altman’ın ne büyük bir sinemacı olduğunu hatırlattı (uzun zamandır bir filmini izlememiştim). 1971’de bugün modern western diyebileceğimiz türün şahane bir örneğini vermiş. McCabe karakteri kasabaya gelen yaman silahşör klişesi olabilecekken itina ile bambaşka bir yöne kayıyor. Leonard Cohen şarkıları da filmin atmosferine çok uymuş. Şarkıların aslında filmden bağımsız yazıldıklarına inanmak zor. Filmle ilgili olumsuz tek şey gösterilen kopyanın sesinin çok kötü olması ve son kısmında görüntünün kaymasıydı. Görüntünün kaydığını dışarı çıkıp ben söylemek zorunda kalınca kritik bir yeri kaçırdım. Cüneyt Cebenoyan sağolsun, kaçırdığım yeri anlattı.

Üç Buçuk: Üç Buçuk, İran’dan kaçmaya çalışan 3 kadını anlatıyor. Dağınık bir film olarak buldum açıkçası. Çok keyif vermedi.

Korczak: Korczak kötü bir film değil ama Yahudi soykırımına dair o kadar fazla film izledik ki onlar arasında çok öne çıkarıcı bir özelliği de yok. Ayrıca Andrzej Wajda’nın da çok daha iyi filmlerini izledik.

Geceyarısı Sineması: Geceyarısı Sineması’na teknik sorunlar damga vurdu. Geçen sene de böyle olmuştu. Karanlık güçlerle uğraşmanın sonu fena demek ki … Günün 6. seansı olunca zaten niyetim kısaları izleyip dönmekti, o bile 1.5 saati buldu. Geceyarısı kısaları iyiydi aslında ama özellikle Unliving’de yaşanan ses ve görüntü problemleri filmden alınacak keyfi çok azalttı. Halbuki zombilerin ucuz işgücü olarak kullanılması güzel fikirmiş. Bir de film (Unliving) bir kaç kez bölününce filmden koptum finalde ne olduğunu yakalayamadım. İzleyen varsa finali bir anlatabilir mi bana?

0 Yanıt to “23. Ankara Film Festivali Twitter Günlükleri – 1. Gün”



  1. Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s




Kategoriler

Arşiv

Twitter’da ben…

Blog Stats

  • 301.032 hits
Mart 2012
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031  
Sinema Manyakları blog'u Hasan Nadir Derin tarafından hazırlanmaktadır.

%d blogcu bunu beğendi: