Antalya Altın Portakal 2011 İzlenimleri – Ejderhanın Gözünden: Artçı Şok, Cazibe Kanunları, Dağ, Fedakarlık, Yip Usta

Bu yılki Altın Portakal’da Çin filmlerine ayrılmış Ejderhanın Gözünden adlı bir bölüm de yer alıyordu. Uzakdoğu sinemasını seven biri olarak bu bölümdeki altı filmin beşini izlemişim. Aslında diğer bölümlerde yer alan bazı filmlerin de katılımıyla bu yılki Altın Portakal’ın benim için neredeyse bir Uzakdoğu filmleri festivali haline geldiğini söylemeliyim.

Artçı Şok (Tangshan Dadizhen / Aftershock):

Çin’in tarihinde yaşadığı en büyük depremlerden biri olan, 240 bin kişinin yaşamını yitirdiği 1976 tarihli Tangshan depremini ve sonrasında yaşananları konu alan Artçı Şok filmi ile ilgili yorum yazmak ne yazık ki Van depreminin hemen sonrasına denk geldi. İnsan ister istemez filmle gerçek yaşam arasında bağlantılar kuruyor, üzüntüsü daha da artıyor.

Artçı Şok, bu büyük depremi bir aileyi odağına alarak anlatıyor. Filmin başında tanıştığımız iki çocuklu aile, deprem sonrası darmadağın oluyor. Baba zaten deprem sırasında karısını kurtarmak için ölüyor, iki çocukları da enkaz altında kalıyorlar. Enkazı kaldıranlar ise anneyi belki de hayatında vermek zorunda kaldığı ve kalacağı en zor karara zorluyorlar ve enkazı ancak çocuklarının birini kurtaracak şekilde açabileceklerini söylüyorlar. Sonrasında enkaz diğer tarafa yani diğer çocuğun üzerine çökecektir. Anne oğlunu tercih eder fakat o da ancak tek kolunu enkaz altında bırakarak çıkartılabilir. Kız ise öldü denerek diğer cesetlerin yanına konur. Sonradan anlarız ki aslında kız ölmemiştir ama bir şey de hatırlamıyordur. Depreme yardım etmek için gelen ve çocukları olmayan genç bir çift de onu evlat edinirler. Filmimiz bu birbirinden ayrı düşen aileyi 2000’lere kadar izliyor.

Geçen yıl Çin’in en çok hasılat yapan bu filminde yönetmen Xiaogang Feng teknik olarak gayet iyi bir iş çıkarmış. Deprem sahneleri, tüm prodüksiyon tasarımı, o günlere yönelik ayrıntılar, hikayenin geçmişten günümüze gelirken aralarda kurulan bağlantılar genelde başarılı. Filmin temel sorunu sürekli olarak seyirciyi ağlatmaya çalışması. Yaşananlar çok acı gerçekten, insanın duyarsız kalması mümkün değil ama hikayenin de bu kadar zorlayıp bir “tearjerker” haline gelmesine gerek yokmuş. Daha soğukkanlı bir anlatım daha iyi bir film ortaya çıkarabilirmiş.

Cazibe Kanunları (Wan You Yin Li / The Law of Attraction):

Yönetmen Zhao Tianyu’nun Cazibe Kanunları filmi aslında aşk üzerine 4 kısa filmden oluşan bir yapım. Bu tip filmlerde genelde her bölümün farklı yönetmenlere ait olduğunu görüyoruz ama burada tek bir yönetmen söz konusu. Açıkçası aşk üzerine hafif espirili, hafif de duygusal anlar içeren bu filmlerden tek tek bahsetmeyi çok da gerekli bulmuyorum. Sadece ilk hikaye olan bir havaalanına rutin olarak her hafta Salı günleri gelen bir adam ile 3 yıldır onu izleyen kadın güvenlik görevlisi arasındaki hikaye bir dereceye kadar ilginçti. Onda bile bu iki kişinin havaalanına ağır çekimde koşmaları gibi gayet klişe ve çiğ sahneler vardı. Diğer hikayeler ise üzerinde çok yorum yapmaya değmiyordu ne yazık ki.

Çok yorum yapamadığım bu filmin yönetmeni ile ilgili festival kataloğundaki ilk cümleyi paylaşmak isterim: “Zhao Tianyu Hollywood’un etkisi altında büyümüştür”. Belli oluyor demek lazım. Yönetmen rahatlıkla Hollywood’a geçip sıradan romantik komediler çekebilir.

Dağ (Guan Yin Shan / Buddha Mountain):

Aileleri ile sorunları olan üç arkadaş bir gün beraberce ayrı bir evde yaşamaya karar verirler ve eski bir opera sanatçısı olan yaşlıca bir kadının bir odasını kiralarlar. Bir süre önce oğlunu kaybetmiş olan kadın ilk başta bu sorumsuz ve gürültücü gençlere alışamaz, gençler de düzeninin bozulmasına izin vermeyen, her sabah ses provası yaparak onları uyandıran bu kadına. Ancak bu tip filmlerden beklenebileceği gibi bir süre sonra her iki taraf da birbirlerinin ortak noktalarını bulmaya başlarlar.

Açıkçası bu film de festivaldeki pek çok filmde gördüğümüz temalardan farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşayabiliriz temasını işliyordu. Ayrıca opera sanatçısı kadının oğlundan hareketle ölüm de filmin önemli bir teması idi. Bu temaları başarıyla işlediğini söyleyebileceğimiz filme iki kadın oyuncusu ayrıca değer katıyordu. Opera sanatçısı yaşlı kadında yılların oyuncu ve yönetmeni Sylvia Chang ile üç genç arkadaş arasındaki tek kız olan Fan Bingbing’in performansı gerçekten başarılıydı. Özellikle Bingbing’in karşısındakilere gözdağı vermek için kendi kafasında şişe parçaladığı sahnedeki tavrı çok etkileyiciydi. Zaten genç oyuncu bu rolü ile Tokyo Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülü kazanmış.

Sonlara doğru hikayesine dini bir boyut da katan bu film belki çok iz bırakacak bir yapım değildi ama izlemeye değer bir filmdi yine de.

Fedakarlık (Zhao Shi Gu Er / Sacrifice):

Çin’in önde gelen yönetmenlerinden Chen Kaige’nin yeni film Fedakarlık yönetmenin çoğu kez yaptığı gibi yine tarihi ve epik bir hikaye anlatıyor. Aslında anlatılan hikaye benzerlerini farklı kültürlerin efsanelerinde ve edebiyat klasiklerinde görebileceğimiz bir hikaye. Yüzyıllar önce geçen bu hikayede Zhao ailesi Çin’in belli bir bölgesini kuşaklardır idare etmektedir. Elbette düşmanları da vardır. Günün birinde Tu’an Gu bir komplo tertipleyerek 300’den fazla kişiden oluşan Zhao ailesini en küçük bireyine varıncaya kadar katleder. Ya da öyle sanır. Henüz bir kaç günlük bir bebek hem tesadüfler hem de büyük fedakarlıklar sonucu bu katliamdan kurtulur ve asıl kimliğini bilmeden büyür. Üstelik büyürken ailesinin katili Tu’an Gu’nun manevi çocuğu konumuna gelir. Onu büyütenlerin beklentisi günün birinde intikamını almasıdır.

Görüldüğü gibi çok orijinal bir konuyla karşı karşıya değiliz ama hemen her Chen Kaige filmi gibi izlemesi çok etkileyici bir film Fedakarlık. Başarılı oyunculuklar, şahane bir set tasarımı, çok başarılı kostümler, etkileyici savaş/dövüş sahneleri, etkileyici bir hikaye, hepsi bu filmde mevcut. Şöyle de diyebiliriz, büyük bütçeli bir Hollywood filminden beklediğiniz her şey bu filmde de var. Zaten filmin temel sorunu da fazlasıyla bir Hollywood filmine benzemesi. Halbuki Kaige ait olduğu kültürü filmlerinin temeline yerleştirmeyi başaran bir yönetmendi. Bu kez bu hamleler sadece yüzeyde kalmış.

Üstelik filmde klişelerden geçilmiyor. Aslında filmin seyir zevki nedeniyle bu klişelere tahammül edilebilir ama keşke o son 10 dakika olmasaydı. Her şeye rağmen karşımızda etkileyici bir film var. İzlemek keyif verecektir. Ama işte kamera arkasında Chen Kaige olunca insan daha derinlikli bir şeyler izlemek istiyor.

Yip Usta (Ip Man / Yip Man):

2008 yapımı Yip Usta, iki yıldır çeşitli vesilelerle adını duyduğumuz bir filmdi. İzlemek Altın Portakal’a kısmet oldu. Aslında “festival filmi” gibi bir kalıp varsa Yip Usta bu kalıba pek de uymuyor. Nihayetinde bir dövüş sanatları filmi izliyoruz. Ama karşımızdaki türün kimi filmleri gibi fazla bir konu olmadan iki rakibi karşı karşıya getirip dövüştüren filmlerden değil. Sağlam bir dramatik çatısı ve hikayesi var. Zaten filme adını veren Yip Usta, gerçekten yaşamış, ünlü bir dövüş sanatları hocası. Hatta filmin sonunda ifade edildiği gibi Bruce Lee’nin de hocası o.

Aslında filmi bir karakteri doğumundan (en azından gençliğinden) ölümüne kadar anlatan klasik bir bir biyografi filminden ziyade karakterin hayatının belli dönemlerini anlatan bir film olarak görmek lazım. Filmi iki temel bölüme ayırmak mümkün. İlk bölümde içinde bulunduğu çevrede en iyi dövüş sanatları ustası olan karakterimizin aynı zamanda büyük bir saygı da gördüğünü ve bunun nedenlerini izliyoruz. İkinci bölüm ise Japonya’nın Çin’i işgal ettiği dönemde geçiyor ve bu kez sokaklara düşmüş Yip Usta’nın Çin’in gurunu temsil ettiğini görüyoruz. Aslında bu ikinci bölümün tarihsel gerçeklere fena halde ters düştüğü söyleniyor. Zaten pek çok sahnenin Çin’li seyircilerin milliyetçi duygularını harekete geçirmek için çekildiği de görülüyor doğrusu.

Yine keyifle izlenen ama daha iyi olabilecek bir filmle karşı karşıyayız. Özellikle final kısmı çok çabuk toparlanmış gibi duruyor. Halbuki filme bir 15-20 dakika daha eklenseymiş olaylar yazılarla anlatılmak zorunda kalmayacakmış. Bu arada filmin 2010 yapımı bir devam filmi olduğunu da belirtmiş olalım. Bu filmde açık kalan bazı konular orada tamamlanıyor olabilir. Umalım ki o filmi de bir şekilde beyazperdede izleme şansımız olur.

0 Yanıt to “Antalya Altın Portakal 2011 İzlenimleri – Ejderhanın Gözünden: Artçı Şok, Cazibe Kanunları, Dağ, Fedakarlık, Yip Usta”



  1. Yorum Yapın

Yorum bırakın




Kategoriler

Arşiv

Twitter’da ben…

Blog Stats

  • 309.356 hits
Ekim 2011
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31  
Sinema Manyakları blog'u Hasan Nadir Derin tarafından hazırlanmaktadır.