Uçan Süpürge 2010 İzlenimleri – 2. Gün: Kısa Olmazsa Olmaz 1, Kırık Aynalar, Nakış Gibi, Signe Baumane Toplu Gösterimi, Yuva

Kısa Olmazsa Olmaz 1:
7 filmlik bir seçki izledik bu bölümde (aslında 8 olacaktı ama filmlerden biri teknik bir sorundan dolayı oynatılamadı). Çok vurucu olduğunu söylebileceğim bir film yoktu ama Türkiye’den gelen bir kısa olan Oktan Bir Aşk Hikayesi eğlenceli bir filmdi. Bir otobüs şöförünün her gece aynı insanları otobüsüne almasını, aynı yerde aynı kızla karşılaşmasını anlatan, giderek bir gerilime dönüşen Rutin de başarılı bir filmdi. Ayrıca Bloody Mary adlı animasyon ve anneler ve kızları arasındaki ilişkiyi anlatan hatta kızların zamanla giderek annelerine benzediği gibi bir noktaya gelen Kelebek (The Sylpphid) animasyonu da hoştu.

Kırık Aynalar (Gebroken Spiegels / Broken Mirrors):
Marleen Gorris’i özellikle Antonia’nın Yazgısı filmiyle tanıyoruz. Esasen çok fazla film çeken bir isim de değil. 1984 yapımı Kırık Aynalar onun ilk dönem filmlerinden biri. Daha bu filminde, sonraki filmlerinde bolca işleyeceği kadın dayanışması fikrini kullanıyor. Filmde bir genelevde çalışan bir grup kadının hikayesini bize anlatırken arka planda da kadınları öldüren bir seri katilin hikayesi devam ediyor. Özellikle son sahneleri ile etkisi artan bir film. Doğrusu benim de muhtemelen daha önceki festivallerde izlediğim bir filmmiş. Uzun süre emin olamamıştım ama finale yaklaşırken izlemiş olduğumdan emin oldum. Demek ki zamanında da çok iz bırakmamış üzerimde.

Nakış Gibi (Brodeuses / A Common Thread):
Nakış Gibi filminin ilk anda beni yakalayan bir film olmadığını söyleyebilirim. Hamile kaldığını öğrenen ve bir yandan bunu gizlemeye çalışırken bir yandan da bu durum ile ilgili ne yapabileceğine karar vermeye çalışan bir genç kızın hikayesi şeklinde özetlenebilecek filmleri çokça izledik. Hele kadın filmleri festivali özelinde bakarsak çok sık karşılaştığımız bir konu. Nakış Gibi, bir süre için bu türdeki filmlere bir yenilik getirmiyor gibi gözükse de bir süre sonra genç kızın ölen bir arkadaşının annesinin yanında çalışmaya başlaması ve onunla pek çok şeyi paylaşabilmesi durumu ortaya çıkınca benzerleri arasından hafifçe sıyrılabiliyor. Ayrıca söz konusu genç kızı oynayan Lola Naymark’ın performansı ve tüm filmin başarılı görsellği de ilgiye değer. Yine de çok öenmli bir film olarak bulmadığımı söylemeliyim.

Signe Baumane Toplu Gösterimi:
Bu bölümde Letonyalı animasyoncu Signe Baumane’nin pek çok kısa filmini ve onunla ilgili yapılmış bir belgeseli izledik. Gösterilen filmler 1991 ve 2009 yılları arasına yayılmış durumda idi ve bu sayede yönetmenin gelişimi de izlemiş olduk. Görünen o ki Baumane çoğunlukla farklı kadınlık durumları üzerine filmler yapıyor ve özellikle cinsellik üzerinde oldukça duruyor. Özellikle kendisine ilgisiz olan kocasından bıkıp evdeki elektrikli süpürge ile bir aşk yaşamaya başlayan bir kadını anlatan Natasha ve 11 bölümden oluşan (aslında katalogda 15 bölüm yazıyordu ama biz 11 böüm izledik) ve bir kadının yaşamındaki cinsellikle ilgili hemen her şeye hem gerçekçi hem mizahi bir bakış atan Memenin Zaferi (Teat Beat of Sex) son derece başarılı ve eğlenceli filmlerdi.

Programdaki belgesel ise bildik bir hayat hikayesi sunmaktan öte bir süredir Letonya yerine Amerika’da yaşayan Signe Baumane’nin geride bıraktığı oğluna özlemini ama artık Amerika’a bağlanmış olduğunu bizlere gösterirken yönetmenin hayatındaki farklı erkeklerle yapılmış söyleşiler de sunuyordu. Bu arada filmlerinde sıkça cinsellikle ilgilenen yönetmenin bu aralar filmlerden çok seks düşünüyorum, herhalde beynim cinsel organlarıma çok yakın hatta hiç beynim olmayabilir gibi sözleri de dikkat çekiciydi.

Yuva (Home):
Filme çok mutlu bir aile tablosu ile giriş yapıyoruz. Anne-baba, 2 kız ve 1 erkek çocuktan oluşan ailemiz hep beraber hokey maçı yapıyor, hemen sonrasında yine hep beraber (kızlardan utangaç olan biri hariç) banyo yapıyorlar. Bu arada da birbirleri ile şakalaşıyor, inceden kızdırıyorlar. Ufak tefek sorunlar yaşanıyor elbette ama mutlu bir aile. Filmin önemli noktası ise bu ailenin yaşadığı yer. Bir türlü bitememiş bir otoyolun kenarındaki bir evde yaşıyorlar. Bir gece işçiler geliyor ve otoyolun eksiklerini tamamlayıp asfalt atıp kullanıma hazır hale getiriyorlar. Bir süre sonra da otoyol açılıyor ve ailemiz işlek bir otoyolun tam kenarında yaşamak zorunda kalıyor. İlk başlarda bunu da yaşamlarına adapte edip günlük hayatlarına devam ediyorlar ama giderek otoyolun kullanımı arttıkça gürültü ve kirliliğin de üst düzeye çıkması ile o mutlu aile tablosundan eser kalmıyor.

Doğrusu Yuva için festivalin bu ilk 2 gününde izlediğim en iyi film diyebilirim. Çok eğlenceli başlayıp trajediye dönmekten son anda sıyrılan bir noktaya giden senaryosu son derece başarılı. Otoyol açılmadan önce neredeyse tüm bölgenin aileye ait olduğunu gösteren uzak planlara karşı işler değiştikçe tıpkı ailenin üyeleri gibi daha kısıtlı bir alana sıkışıp kalmış kamera çalışması da öyle. Ayrıca hiç bir zaman kötü bir oyunculuğunu görmediğim Isabelle Huppert başta tüm oyuncular da üzerlerine düşeni yapıyorlar. İzlenmesi gereken bir film.

0 Yanıt to “Uçan Süpürge 2010 İzlenimleri – 2. Gün: Kısa Olmazsa Olmaz 1, Kırık Aynalar, Nakış Gibi, Signe Baumane Toplu Gösterimi, Yuva”



  1. Yorum Yapın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s




Kategoriler

Arşiv

Twitter’da ben…

Blog Stats

  • 301.152 hits
Mayıs 2010
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31  
Sinema Manyakları blog'u Hasan Nadir Derin tarafından hazırlanmaktadır.

%d blogcu bunu beğendi: