!f Ankara izlenimlerine bu sene ilk kez festivale eklenen Keş!f bölümü ile devam ediyorum. Bu bölümdeki filmler aynı zamanda yarışmaya da katıldılar.
Canım (Darling): İsveç sinemasının taze bir örneği olan Canım, genç, güzel, havalı, soğuk ama etrafı arkadaşlarla dolu ve üst sınıfa mensup bir kadınla, orta yaşlı, sıradan, sevecen fakat yalnız ve orta sınıfa mensup bir adamın hayatlarının bir döneminde yaşam çizgilerinin kesişmesini anlatıyor. Belli ki yönetmen özellikle üst sınıfa dahil insanlar arasındaki arkadaşlığın ne kadar sahte olduğuna vurgu yapmış ve esas olan yalnızlıktır demiş adeta. Bunu yapaken de özellikle bu iki karakterin yaşamlarındaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çekmiş. Filme kötü sıfatını yakıştırmak mümkün değil ama benzerlerini çok izlediğimiz ve ayırt edici bir tarafı olmayan bir film. Hele ki adı Keş!f olan bir bölüm için gayet de sıradan bir film olarak buldum. Bu arada başroldeki Michelle Meadows’un da gerçekten çok güzel bir kadın olduğunu eklemek lazım. Filmi izlemek için yeter sebep olabilir belki de.
Pembe (Roz/Pink): Keş!f bölümünün en iyi film ödülünü alan Pembe, bir takım yan öyküleri kenarda bırakırsak, 20’li yaşların başındaki bir adamla, 10’lu yaşların başındaki bir kızın arasındaki çok güçlü dostluğu, o dostluğun tehlikeli bir aşka dönüşmesi ihtimalini de gözardı etmeyerek güçlü bir duyarlılıkla anlatıyor. Her iki karakterin de kendi iç dünyalarında yaşadıkları ve bunu dışarıya yansıtma biçimleri, koca dünyada bir tek birbirlerinden gerçek desteği bulabilmeleri başarılı bir şekilde anlatılmış. Özellikle kızın kendine yarattığı dünya ayrıca ilgi çekici. İyi bir film olduğu kesin ama beni çok fazla etkilediğini de söyleyemem. Ancak festival takipçilerinden hayatlarında izledikleri en iyi 5 filmden biri olduğunu söyleyenler olduğunu da duyduğumu eklemeliyim.
3×3 (The Nines): Go, Big Fish, Corpse Bride gibi dikkat çekici filmlerin ve Charlie’s Angels gibi sabun köpüğü filmlerin senaryo yazarı olarak tanınan John August bu ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesinde aynı oyuncuları kullanarak üç farklı öykü anlatıyor. Ryan Reynolds, Hope Davis ve Melissa McCarthy bu üç hikayenin de baş oyuncuları ama film izlenince görüleceği gibi bu üç hikaye birbirinden bağımsız değil. Film hakkında ne dense spoiler olacağı için çok fazla açıklamak şu noktada doğru değil. Ancak kafa yoran ilginç bir hikayesi olduğunu söylemek gerek. Ancak sonda bağlanış şeklinin biraz basit olduğunu da eklemeli. Ayrıca August iyi bir fikir bulmuş ama yönetmenliği yine başkasına bıraksa çok daha iyi bir film çıkabilirmiş ortaya. Yine de özellikle bu tip gizem filmlerinden hoşlananlar için izlenmesi gereken bir film.
0 Yanıt to “!f Ankara İzlenimleri – Keş!f: Canım, Pembe, 3×3”