Hollywood’un en büyük starlarından ve sinema dünyasının en güzel kadınlarından biri artık aramızda değil. Çoğunlukla özel hayatı ile gündeme gelen Taylor aynı zamanda iyi bir oyuncuydu. 1932 doğumlu Taylor henüz 9 yaşında oyunculuk yapmaya başlamış ve 1944 yılında National Velvet filmi ile bir yıldız olmuştu bile. O yıllarda da yaşına göre büyük bir görüntü çizen Taylor medyanın gözü önünde büyüdü (bugün olsa işi daha da zor olurdu muhtemelen). 1951 yılındaki A Place In the Sun ile daha ciddi rollere geçiş yaptığını söyleyebileceğimiz Taylor özellikle 70’lere kadar nice önemli filmde oynadı. İlk akla gelen filmleri olarak Devlerin Aşkı (Giant), Kızgın Damdaki Kedi (Cat on A Hot Tin Roof), Geçen Yaz Birenbire (Suddenly, Last Summer), BUtterfield 8, Cleopatra ve Kim Korkar Hain Kurttan (Who’s Afraid of Virginia Woolf?) saylabilir. 70’leri görece daha sakin geçiren Taylor, 80’lerde sinemayı neredeyse tamamen bırakıp televizyon dizilerinde görülmeye başladı. 1994 yılında Steven Spielberg çektiği Taş Devri (The Flintstones) uyarlamasında yer alması için onu ikna ederek bir kuşağın artık bir efsane olan bu kadını sinema perdesinde son kez görebilmesini sağladı.
Elizabeth Taylor özel yaşamı ile de çok fazla anıldı demiştik. Kaçınılmaz olarak burada da bir miktar bahsetmemiz gerek. Taylor toplamda sekiz defa evlenmişti. Bunlardan ikisi fırtınalı bir ilişki yaşadığı Richard Burton ileydi. Bu evliliklerden toplam 4 çocuğu ve 10 torunu vardı. Michael Jackson ile de çok iyi bir dostluğu vardı. Belki de kendisi gibi medyanın gözlerinin önünde büyüyen bu starı kendisine yakın hissetmişti. Özellikle yakın arkadaşı Rock Hudson’ın ölümünden sonra AIDS ile ilgili de yoğun çalışmalarda bulunmuştu.
3 Oscar, 4 Altın Küre ve nice başka ödül sahibi olan Taylor o menekşe gözleri ile sinema dünyasının ölümsüz isimlerinden biri olmayı yıllar önce başarmıştı zaten. Bir daha onun çapında bir yıldız gelir mi şüpheli. Seni seviyoruz Liz…
0 Yanıt to “Elizabeth Taylor (1932 – 2011)”